Nyhavn

    Alternatif Kopenhag Rehberi

    768 1024 janjan
    • 0

    Biz de sizler gibi yola çıkmadan önce neresi gezilir, neresinin yemekleri iyidir gibi blogları okuduk. Köln’den bu yana Yaban’dan aşırdığım bir başarılı teknoloji kullanımı olarak da haritalarda bu görülesi/gezilesi yerleri işaretledim. Hatta bir kamu hizmeti olarak haritamı da buraya bırakayım: https://goo.gl/maps/XJfYXaJPnnyKVNfj6

    Peki sonra ne oldu? Bu haritadan ziyade bir arkadaşımızın yardımıyla şehri telaşsız kendi ritmimizde keşfettik. Epeyce bir müze gezisini yapamadık. Ama üzülmedik. Bir dahaki sefere dedik. O esnada son iki ayın stresini şehrin güneşinin de yardımıyla sokaklara bıraktık.

    Ben de bu yüzden Kopenhag’ı keşfederken kaçınılması gereken veya yapılması önerilmeyen aktiviteler hakkında bilgi veren alternatif bir rehber hazırlamayı düşündüm. Kopenhag ziyaretinizi daha verimli ve keyifli hale getirmek için alternatif ipuçları ve öneriler sunuyoruz.

    Kuzey’den Trenle Geleceklerin Dikkatine! SJ ile Gelecekseniz Tekrar Düşünün…

    İlk yapılmayacak şey ile başlayalım: Stockholm’den Malmö aktarmalı tren yolculuğu ile gittik. Ekolojik olarak doğru seçim olsa da konfor olarak SJ epey bir sınıfta kaldı. Eski trenleri renove edip tekrar kullanma fikri güzel fakat fazlasıyla alerjik. Düşününce trenin içi epey retro karakteristiğe sahip olsa da etraftaki ilginç kitleyi de göz önüne alınca ben bir Janjan klasiği olarak sıfır uyku ile Malmö’ye indim. Her koşulda uyumayı beceren bir birey değilseniz ve yataklı vagona para harcamama niyetindeyseniz SJ’nin tarifeli trenlerine konfor açısından pek güvenmeyin derim. Aşağıdaki fotoğrafta dışını görünce kafanızda canlanır diye umuyorum.

    Malmö’den Öresundståg ile yarım saatte Kopenhag’a indik. Yaban’ın çok merak ettiği Danimarkalılarca Øresund ya da İsveççesi Öresund köprüsünden geçip otuz beş dakikada Kopenhag merkez istasyonundaydık.

    Şehiriçi Ulaşım: Zone 1 vs. Zone 2

    İndiğimizde tren istasyonundan konaklayacağımız Airbnb evine doğru yola çıktık. Biz iki gece kalacağımız için uzun süreli kartlar ile ilgilenmedik. Ancak şehir içi ulaşım için DOT isimli bir uygulamaları mevcut. Bu linkten indirebilir, güncel bilet fiyatları ile ilgili bilgi alabilirsiniz.

    Yapmadığımız ikinci şeyse zone birden konaklama ayarlamamak. Nordre Fasanvej’de toplu ulaşıma epey yakın bir ev tuttuk ve memnun kaldık. Fiyat performansı çok iyiydi. Yirmi dakika içinde otobüsle, yürüyerek de maksimum kırk dakikada Strøget Caddesi’ne ulaşılabiliyordu.

    Uzun kalıyor olsaydık kesinlikle bisiklet kiralardık. Bunun ile ilgili de https://www.visitcopenhagen.se/ ‘da öneriler mevcut. Saatlik kiralamak isterseniz Bolt, Donkey Republic, Tier, Lime gibi alternaiflere bir göz atılabilir. App store da aynı zamanda Cycling Copenhagen diye bir uygulama var. Şehri bisikletle keşfetmenize yardımcı oluyor. Denemedik ancak bir dahaki sefere yapılacak şeyler listesine ekledik.

    Eşyaları eve bıraktıktan sonra kahve içip biraz da kendimize gelmek adına bir OitheBlog önerisi olan Democratic Coffee ‘ye doğru yol alırken halihazırda listemizde yer alan Superkilen Park ve Assistens Cemetery’e rast geldik. Superkilen Park yetişkinler için düşünülmüş geniş bir şehir parkı. Fotoğraf çekmek için ilginç noktalar bulabilir, ya da vakit geçirmek için değişik aktivitelerde bulunabilirsiniz. Ciddiyim, içinde boks ringi filan mevcut.

    Vesileyle Assistens Cemetery’den geçerken Hans Andersen’in mezarına uğradık. Yürürken mezarlığın içinde yoga grupları, okul öncesi çocukları için yapılan etkinliklere denk geldik. Avrupalıların mezarlıkları algılama biçimi her zaman ilginç gelmiştir.. aynı mezarlıkta  Søren Kierkegaard’ın da mezarı mevcut. Yolun devamında Lidl’a uğrayıp alkol fiyatlarının Stockholm’e göre uygunluğunu kontrol edip Nørreport Station’a devam ettik.

    Assistens Cemetery
    Assistens Cemetery

    Nyhavn’da Güneş Keyfi

    Bir diğer yapılmaması gereken şey ise Nyhavn’a gidip gün ortasında güneşe karşı şarap içip sokakta sarhoş olmak… Strøget’te bir tur atıp sonra da en yakın marketten üç litrelik şarabımızı alıp Nyhavn’a doğru yola düştük. Önce kaşımız gözümüz kaymadan kıyıda çekilmesi gereken o klişe fotoğraflarımızı çektik. Eğer siz normal insanlar gibi kanal turu yapmak isterseniz şuraya rezervasyon linkini bırakıyorum. 106 DKK’den başlıyormuş fiyatlar.

    Biz onun yerine karşı kıyıya yöneldik oraya güneş daha güzel vuruyordu ve bizim gibi kenara yayılmış insanlar ve sokak müzisyenleri vardı. Stockholm kışının karanlığından sonra yüzümüzü aydınlatıp kemiklerimizi ısıtan her güneş bizim için pek kıymetli. O yüzden tatlı tatlı keyfini çıkartıp kendimizi güneşin damlalarına doğru serbest bıraktık. Bu da bir diğer yapmamanız gereken şey. Halbuki siz bu esnada kanal gezinizi bitirip Rosenborg Slot’a doğru rotanıza devam edebilirsiniz; yahut da Kopenhag müzesini gezebilir ya da belediye binasını ziyaret edebilirsiniz. Hepsi yukarıdaki haritada mevcut.

    Freetown Christiana’yı Keşfetmek

    Sıradaki yapmamanız gereken şey ise Freetown Christiana’yı ziyaret. Ziyaret etmeyin diye yazmıyorum bunu, siz ziyaret edin tabii, ama bizim ziyaret ettiğimiz gibi etmeyin(!) Biz Christiana’dan ayrılırken Yaban, “Stockholm’ün tek eksiği Christiana gibi bir yer!” kanısına çoktan varmıştı. Hatta aklımızda bu yazı yerine “Yazın Christiana vs. Kışın Amsterdam” gibi bir yazı da oluştu ancak oraya gelmeden önce neresi bu Christiana kısaca bahsedelim.

    1970’lerde hippiler tarafından işgal edilmiş eski bir askeri bölge olan Christiana bugün Danimarka toprağı içinde özerk bir bölge. Kendi bayrakları, kuralları ve kültürleri var. Mülkiyet kavramının olmadığı ve özgürlüğün ön plana çıkarıldığı bu sebeple de marihuana gibi birtakım uyuşturucuların alış satışının serbest olduğu ancak belli yerlerinde görüntü almanın, koşmanın ve tabii ki de kavga çıkarmanın yasak olduğu bir bölge. Yaklaşık 1000 kişinin yaşadığı varsayılan topluluğa dışarıdan dahil olmak neredeyse imkânsız. Şiddet, silah taşımak, hırsızlık gibi durumlar Christiana’nın kültürüne aykırı olarak görüldüğünden sürgün nedeni olabiliyor. 1971-2012 süresince Danimarka hükümeti tarafından tanınmayan bölge, 2012 yılındaki görüşmeler sonrasında hükümet tarafından da tanınarak resmi olarak kurulmuş.

    Christiana Yerel Kültürü

    İçeriye girdiğinizde önce duvarlardaki graffiti ve diğer süslemeler, Pusher caddesine girdiğinizde de irili ufaklı kafeler ve ot ve haşhaş satılan tezgahlar sizi karşılıyor. Sokağın sonunda ise banklardan oluşan ortak bir alan restoran ve cafeler mevcut. Dışarıdan yiyecek-içecek getirmenize bir şey söylemiyorlar o yüzden bu alanları gönlünüze göre kullanabilirsiniz. Ara sokaklarda küçük tezgahlardan oluşan pazarımsı yerlerde kendi ürettikleri takıları ve elbiseleri, hediyelik eşyaları satıyorlar. Her köşe başında ilginizi çekebilecek bir sokak sanatçısının mekâna dokunuşu mevcut. Bazı yerleri epey duman altı olmasına rağmen çocukları ile ziyarete gelen insan vardı. Ziyaretiniz esnasında gelişi güzel sokak müzisyenlerine rastlamanız da olası. Ancak kafanız karışmasın her ne kadar Christiana’da uyuşturucu alış satışı serbest olsa da Danimarka’da öyle değil. Kullanımı da yasak.

    Yine güneşin etkisi miydi bilmiyorum ya da ortama çoktan adapte olmuştum görsel olarak da sokak kültürü olarak da Christiana bize iyi gelen yerlerden biri oldu. Uzun zamandır bu kadar telaşsız bir ortamda bulunmamıştım. Dış dünyadan izole yapısı ve içerideki insanların ortama uyumuna şahit olmak kendi gündemlerimden ziyade iyi geldi diyebilirim.

    Church of Our Saviour’dan Kopenhag Manzarası

    Christiana’nın hemen yanı başında Church of Our Saviour yer alıyor. 1752’de yapılan kilise 400 basamak sonra sizi Kopenhag’ın en güzel manzaralarından birine ulaştırıyor. 69 DKK giriş ücreti var Kopenhag kartlılara ise ücretsiz.

    Biz açıkçası girip de dolaşmadık. Christiana’ya yürürken yanından geçip bir selam verdik geçtik. O esnada yiyecek bir şeyler bulma telaşındaydık. Ancak tekrar geldiğimizde şansımızı deneyebiliriz belki bilmiyorum. Kopenhag da her Nordik ülkesi gibi organik ürün konusunda sınırlarını zorlayan bir yapıya sahip. Sadece organik ürünlerin satıldığı zincir marketler var. Olur da yanlışlıkla öyle bir yerden şarap, vs alırsınız.. almayın. Yapılmaması gerekenler listenize ekleyin…

    Royal Bir Dinleniş

    Bir diğer gezemeyeceğiniz yer ise Kongens Have. Bir diğer deyişle kralın bahçesi. Koskocaman bir saray bahçesi düşünün alabildiğine bakımlı. Şehrin ortasında bir vaha. Kopenhag bu anlamda Stockholm’den epey farklı. Stockholm’de çok sık parklara, bahçelere dinlenme alanlarına rastlayabilir kendinizi durduk yere bir sakura bahçesinde bulabilirsiniz. Burayı gezmek için önermiyoruz. Ama şöyle bir turlayıp uygun bir yerde uzanıp bulutları izleyip günün ilk kahvesini yudumlayabilirsiniz. Güneşlenebilirsiniz. Yoga yapan insanlara denk gelebilirsiniz siz de eklenebilirsiniz. Kısaca bir takım huzurlu aktivitelerde bulunabilirsiniz.

    Mevsim Normalleri Sebebiyle Ertelenenler

    Tivoli Garden’a uğradık. Ancak gündüz gözüne o şaşalı ışıkları olmadan pek bir şeye benzemiyordu dürüst olmak gerekirse. Ve biz şehri saat 10’a kadar gün ışığı olduğu bir dönemde ziyaret ettik. Tıpkı Denizkızı Heykeli gibi hikayesini öğrenip yolumuza devam ettik. Görmek için kendimizi yormadık. Onun yerine Yaban’ı Lego Store’lara götürdük.

    Müzeleri ise bir sonraki gezimize bıraktık. Sanırım bizim ziyaretimizi şekillendiren daha çok hava koşulları ve ruh halimiz oldu. Kendimizi bir türlü iç mekanlara girmeye ikna edemedik. Öyleyse bu da bir mayıs tecrübesi olsun diyelim. Bir sonraki sefere müzeleri ve diğer iç mekan ziyaretlerini bıraktık.  

    Yorum Yaz

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak.